Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sözleşmeye İstinaden Çek Veya Senet Verilmesi: Yeni bir borç mu, yoksa sözleşmeden doğan borcun ifası mı?

Aralarında sözleşme ilişkisi mevcut olan kişilerden borçlunun alacaklıya kambiyo senedi vermesi halinde, bu yeni bir borç mudur, yoksa hali hazırda mevcut olan borcun ifası mıdır? Bunu anlamak için ifa yerine edim kavramı ile ifa uğruna edim kavramını birbirinden ayırmak gerekir. İfa yerine edimde, edimin gerçekleştirildiği anda borç sona ererken, ifa uğruna edimde borç ifanın gerçekleştirildiği anda değil, ifa uğruna gerçekleştirilen edim konusu şey, paraya dönüştürülüp bu para ile borcun ifa edildiği anda borç sona erer. Yani ifa yerine edimde, borç ifanın gerçekleştiği anda sona ererken, ifa uğruna edimde borç, ifanın gerçekleştiği anda değil, ifa konusu edimin borcu karşılayacak paraya dönüştürüldüğü ve bu paranın alacaklıya verildiği anda borç sona erer. Yine ifa yerine edimde kararlaştırılan ifa konusu edim yerine başka bir edim gerçekleştirilmektedir. Yani alacaklıya rızası alındıktan sonra kararlaştırılan edim yerine başka bir şey sunulmaktadır. İfa yerine edimde bor

Mahkûmiyet Kararı Sonrası Tutuklamanın Hukuki Niteliği: Hükmen (Hüküm Özlü) Tutukluluk

                Bu yazıda Yargıtay’ın içtihat yoluyla icat ettiği! Ancak hukuki bir temeli olmayan “hükmen tutukluluk” kavramını ele alacağız.                 İlk olarak belirtelim ki, Yargıtay, bu kavramı AİHM içtihatlarından ithal etmiştir. İthal etmiştir ifadesini kullanıyorum çünkü bizim hukukumuzda temeli olan bir kavram değildir. AİHM’in bu yöndeki kararının doğru olup olmadığını tartışmayacağım. Daha çok hükmen tutukluluk kavramının hukukumuza neden uygun olmadığını anlatmak istiyorum.                 Eleştirilere geçmeden önce hükmen tutukluluk kavramını açıklayalım. Hakkında mahkûmiyet kararı verilene kadar, özgürlüğünden mahrum bırakılan sanığın statüsü “tutuklu” olarak geçer. Hakkında mahkûmiyet kararı verildikten sonra ise Yargıtay sanığı artık “hükmen tutuklu” olarak kabul etmektedir. Bunun sonucu olarak da hükmen tutuklu sıfatıyla kişinin özgürlüğünden mahkum bırakılması sırasında geçen süreyi CMK m. 102 kapsamında belirlenen azami tutukluluk süreleri içerisine d

HUKUKA AYKIRI DELİL VE ADİL YARGILANMA HAKKI

                Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerel mahkemelerin delil değerlendirilmesi ve kabul edilebilirliğine ilişkin yetkilerinin denetiminin kural olarak AİHS m. 6 kapsamında yer almadığına dair görüşünü kabul etmektedir. Genel olarak durum bu olmakla beraber, AİHM ve onun izinden giden AYM, hukuka aykırı delillerin kullanılmasının belirli şartların gerçekleşmemesi durumunda adil yargılamayı ihlal edebileceğini belirtmektedir. Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Ederek Elde Edilen Hukuka Aykırı Deliller Bir hukuka aykırı delile dayanılması durumunda özellikle, hukuka aykırılığın, elde edilen delillerin gerçekliğini ve sıhhatini şüpheye düşürüp düşürmediği incelenmelidir. [1]     Delillerin sıhhati, gerçekliği veya güvenilirliği konusunda şüphe doğuran haklı sebepler mevcut değilse, yani delil, kuvvetli ve güvenilir nitelikte ise, baskı, zorlama, tuzak, kışkırtma, hile gibi yargılamayı lekeleyecek yöntemlerle elde edilmemiş olması koşuluyla [2] , hük

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Para Cezası

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), onarıcı adalet anlayışının bir ürünü olarak kanuna eklenmiş ve 5271 Sayılı CMK'nın yürürlüğe girmesinden bu yana sıklıkla uygulanan bir hukuki kurumdur. Bu yazımızda HAGB kararının temel yapısından biraz bahsederek, para cezası verilip üstüne HAGB ile cezanın ertelenip ertelenemeyeceğini ve denetim süresi içinde suç işlenmesi yahut yükümlülüklere aykırılık halinde, HAGB kapsamında hükmedilen hapis cezasının, seçenek yaptırımlara, örneğin para cezasıne çevrilip çevrilemeyeceğini anlatacağız. Sanık hakkında HAGB kararı verildiğinde temelde iki ayrı karar verilmektedir. Birincisi mahkumiyete ilişkin hüküm, diğeri ise bu hükmün açıklanmasını ertelemeye yönelik olarak HAGB kararı. HAGB, böyle ikili bir yapıdan oluşur. Esasında tam da bu sebeptendir ki, denetim süresi içinde bir kasıtlı suç işlendiği için, hakkında hagb kararı verilen önceki hükmün açıklanması için duruşma yapıldıktan sonra, daha önce HAGB kararına itiraz edilip k

Başkasının Yerine İmza Atmak, Başkasının İmzasını Taklit Etmek Suç Mudur?

Günümüzde hayatın akışı içerisinde insanların birbirileri yerine kimi resmi nitelikteki yahut özel nitelikteki belgelere imza attıkları görülmektedir. Bu durumun doğru sayılan yanlış bilgilerden dolayı hukuka uygun olduğu da yaygın olarak düşünülmektedir. Özellikle yerine imza atılan kişinin bilgisi dâhilinde imza atılmış olmasının ve o kimseye sorulduğunda evet benim rızam ile attı diyeceğine güvenilmesi sonucunda başkası yerine imza atma sıklıkla ortaya çıkan hukuki bir vaka haline gelmiştir. Burada özellikle başkası yerine atılan imzanın neden suç oluşturacağı üzerinde durulacaktır. Bir kimsenin başka bir kimsenin yerine imza atması belgede sahtecilik suçunu oluşturur.  Yerine imza atılan kimsenin, bu durumu bilmesi ve imza atmanıza rıza göstermesi, fiili suç olmaktan çıkarmamaktadır. Belgede sahtecilik suçları, belge ister özel belge niteliğinde olsun ister resmi belge niteliğinde olsun, kamu güvenine karşı işlenen suçlardandır. Bu suçlar ile korunan hukuki değer

Ses Kaydı Delil Sayılır Mı?

Birçok kişinin aklına takılan bir soru olarak, ses kaydının delil sayılıp sayılmayacağı meselesi sıklıkla karşımıza çıkmakta ve biz hukukçulara soru olarak yöneltilmektedir. Ses kayıtları yetkili mercilerce hukuka uygun olarak iletişimin denetlenmesi suretiyle elde edilmiş ise  hem medeni yargıda yani boşanma davaları, alacak davaları yahut benzeri davalarda delil olarak kullanılabilmektedir. Ancak vatandaşların akıllarına gelen asıl soru, kendilerinin ses kaydı yapmak suretiyle delil elde edip edemeyeceğidir. Aslında  istisnai durumlar dışında kanunda belirlenmiş yetkili kişilerin usulüne uygun yaptığı dinlemeler dışında, vatandaşın yaptığı ses kayıtlarının delil olarak kullanılması mümkün değildir. Çünkü vatandaşın telefon ve ortam dinleme yetkisi yasalarda tanımlanmadığı için bulunduğu ortamda hasmının ya da borçlusunun yahut kendisine karşı suç işleyen bir kimsenin sesini kaydederek delil elde etmeye çalışan kişi hem suç işlemiş olacak hem de elde ettiği bu kayıtlar mahkemed